10107,68%-1,64
39,98% 0,31
46,79% -0,37
4282,91% 0,21
6812,98% 0,09
Gecenin karanlığı, denizle gökyüzü arasında bir perde gibi asılmıştı. Uzakta, dalgaların acımasızca kıyıya çarpmasıyla yankılanan uğultular, bir zamanlar bu sahilde atılmış kahkahaların yerini almıştı. Gökyüzü öfkeliydi. Şimşekler, göğün derinliklerinden yeryüzüne inen öfke çığlıkları gibi patlıyordu. Her biri, sanki gecenin kalbine kazınan bir sır gibi yere vuruyordu.
Sahilin kıyısında yalnız bir ağaç dikiliyordu. Yapraksız, kuru dalları, rüzgarla birlikte çaresizce dans ediyor, geçmişin sessiz tanığı gibi göğe uzanıyordu. Bir zamanlar bu ağacın altında aşklar yaşanmış, dualar edilmiş, çocuklar gölgesinde uyumuştu. Ama şimdi, fırtınanın göbeğinde, yalnız ve dimdik duruyordu.
Yıllar önce burada yaşayan Ada adında genç bir kadın vardı. Denizi severdi, gökyüzüyle konuşur gibi bakardı ona. Fırtınalı gecelerde sahile gelir, yıldırımların dansını izlerdi. Onu en çok bu yalnız ağaç etkilerdi; çünkü ona benzerdi. Güçlü ama yalnız.
Bir gün kayboldu Ada. Ne cesedi bulundu, ne ayak izleri. Ama o geceden sonra, her fırtınalı gecede bu ağacın altında beliren bir silüet olduğunu söylerler. Beyaz bir elbise içinde, saçları rüzgarda savrulan bir kadın. Şimşek çaktığında gölgesi belirir, yağmur yağdığında gözyaşı gibi süzülür toprağa.
Kimi der ki bu bir lanet. Kimi ise onun, denize karışan bir aşkın yankısı olduğunu düşünür. Ama herkes bilir: Bu sahil sırlar fısıldar, ve her fırtınalı gecede, yalnız bir ağaç geçmişin gölgeleriyle konuşur.
Belki de bazı yalnızlıklar, gökyüzüyle anlaşır. Ve bazı hikâyeler, sadece şimşek çaktığında görünür.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.