İspanya’nın Sevilla kentinde düzenlenen “Uluslararası Kalkınma Finansmanı Konferansı” olarak da bilinen Sevilla Zirvesi, yoksulluk ve iklim kriziyle mücadelede dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Zirvede 50’den fazla ülke lideri, “Sevilla Taahhüdü” adı altında yeni stratejiler açıkladı. Bu kapsamda;
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, konuşmasında “güvenin zedelendiği, çok taraflılığın zorlandığı” bu dönemde zirvenin sistemin onarımı ve hayatlandırılması için bir fırsat sunduğunu vurguladı . Ancak zirvenin gölgelediği detaylardan biri de bu hamlelere rağmen ABD’nin boykot kararıydı. ABD, bazı reform önerilerini eleştirerek, zirveden çekildi .
Zirve öncesinde binlerce aktivist, borç silinmesi ve yoksulluktan etkilenen ülkeler için iklim adaleti talep ederek yürüyüş düzenledi. Greenpeace, ActionAid gibi örgütler özellikle borç krizine çözüm, zenginlere vergi reformu ve özel sektörün daha adil katkısı yönünde tepkiler sundu .
Önemli bir diğer husus da zirvede İspanya’nın AIDS, tüberküloz ve sıtmayla mücadele fonuna 145 milyon avroluk katkısını ilan etmesi oldu; ayrıca Barbados, Kenya, Fransa ve İspanya, özel jetlere yönelik yeni vergiler getirmeyi planladıklarını duyurdu
Sevilla Taahhüdü, yasal bağlayıcılığı olmasa da, borç şeffaflığı, iklim ve kalkınma finansmanını bir araya getiren 130+ somut eylem önerisiyle “Sevilla Eylem Platformu” ekseninde değerlendiriliyor . Bununla birlikte, bazı sivil toplum kuruluşları, taahhüdün güçlü reformlara rağmen hâlâ eksik ve sembolik kaldığını belirtiyor .
Sonuç olarak, Sevilla Zirvesi, yoksullukla mücadele ve iklim hedeflerinde net adımların atıldığı ancak ABD'nin yokluğu ve küresel finansal dağınıklık nedeniyle tam anlamıyla hayata geçirilmeyi bekleyen kapsamlı bir yol haritası sunduğu bir mihenk taşı olarak kayıtlara geçti.