Dijital çağın en sinsi iletişim sorunlarından biri olan ghosting, bir kişinin aniden hiçbir açıklama yapmadan iletişimi kesmesi anlamına geliyor. Bu davranış yalnızca romantik ilişkilerde değil, arkadaşlık, iş bağlantıları ve sosyal medya etkileşimlerinde de giderek daha sık karşımıza çıkıyor.
Bir sabah mesajlar cevapsız kalır, aramalar yanıtsızdır. Ortada bir tartışma ya da kriz yokken, karşınızdaki kişi sanki buhar olup uçmuş gibi kaybolur. İşte bu sessizlik, aslında oldukça yüksek sesli bir reddediş biçimidir.
Uzmanlara göre ghosting’in bu kadar yaygınlaşmasının sebeplerinden biri, dijital iletişimin sağladığı mesafe ve kolay kaçış olanağı. Bir kişiyi engellemek, cevap vermemek veya sosyal medya bağlantılarını kesmek birkaç tıklamayla mümkün. Bu kolaylık, birçok kişiyi duygusal yüzleşmelerden kaçınmaya itiyor.
Ancak ghosting sadece bir kaçış değil; karşı tarafta ciddi psikolojik etkilere neden olabilecek bir eylem. Beklenmedik bu sessizlik, terk edilme korkusunu tetikleyebilir, özgüveni zedeleyebilir ve kişide değersizlik hissine yol açabilir. Özellikle gençlerde, bu türden dijital travmalar yalnızlık duygusunu artırabiliyor.
Uzmanlar, ghosting’in sağlıklı bir iletişim biçimi olmadığını ve duygusal olgunluktan uzak bir davranış olduğunu vurguluyor. Sağlıklı ilişkiler, açık iletişim ve dürüstlük temelleri üzerine kurulmalı. Bir ilişki sonlanacaksa bile, karşı tarafa saygılı ve açıklayıcı bir şekilde veda edilmesi hem insani hem de etik bir duruş.
Ghosting çağında görünür kalmak için empati kurmayı, açık iletişimi ve duygusal cesareti yeniden hatırlamamız gerekiyor. Unutmayalım; sessizlik her zaman huzur getirmez, bazen büyük bir kırgınlığın yankısıdır.