Tarih: 11.10.2022 08:31

Kalça sendromu hakkında bilinmesi gerekenler

Facebook Twitter Linked-in

Acıbadem Ataşehir Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Safa Gürsoy, kalça sıkışma sendromu hakkında bilinmesi gereken 5 önemli noktayı anlatarak, önerilerde bulundu.

Gürsoy, kişinin yaşam kalitesini etkileyen kalça sıkışma sendromunun bazı kişilerde ise hiçbir belirti vermeden ilerleyebildiğini, tedavi edilmediği durumlarda kalçada kireçlenmeye yol açarak ciddi yürüme sorunlarına neden olabildiğini söyledi.

Son yıllarda kalça sıkışması hastalığında yaygınlaştığını belirten Gürsoy, “Günümüzde her 5 kişiden 1’inde görülen kalça eklemindeki kemik fazlalıklarının neden olduğu hastalık, bazı kişilerde herhangi bir soruna yol açmayıp sinsice ilerleyebilirken, bazılarında ise şiddetli ağrılar ve hareket kısıtlılığı ile günlük yaşam kalitesini büyük ölçüde olumsuz etkileyebiliyor.” ifadelerini kullandı.

Gürsoy, kalça sıkışma sendromuna bağlı olarak sıklıkla görülen şikayetleri; şiddetli kasık ağrısı, arabaya binerken veya inerken, sandalyeye oturup kalkarken, çömelirken ya da dönerken keskin ve batıcı bir ağrı, uzun süre oturma ya da yürüme sonrası oluşan donuk bir ağrı, kalça hareket ettirildiğinde duyulan tıklama veya kilitleme sesi, eklem hareketlerinde kısıtlılık, sertlik ve topallama olarak sıraladı.

“Tanısı üç temel unsura dayanıyor”

Anatomik olarak karmaşık bir yapıya sahip olan kalça ekleminde ağrının kaynağının doğru bir şekilde tespit edilmesinin bazen zor olabildiğine değinen Gürsoy, kalça sıkışma sendromunun doğru tanısı için hastanın şikayetlerinin çok iyi dinlenmesi, fiziksel hareketlerle test edilmesi ve sıkışmaya neden olan kemik fazlalıklarının röntgen, manyetik rezonans inceleme ve bilgisayarlı tomografi gibi görüntüleme yöntemleri ile radyolojik olarak gösterilmesi gerektiğine dikkati çekti.

Gürsoy, kalça sıkışma sendromunun tanısında ileri görüntüleme yöntemleri ile sıkışmaya neden olan kemik deformitelerinin 3 boyutlu değerlendirilmesinin mümkün olabildiğini söyledi. 

“Tedavisi adım adım planlanıyor”

Kalça sıkışma sendromunu hafif yaşayan hastalarda cerrahi dışı tedavilerde iyileşme sağlanabildiğini belirten Gürsoy “Bu tip hastalarda tedavide ilk aşamayı ağrıya neden olan hareketlerden kaçınmak, fizik tedavi veya anti-enflamatuar ilaçlar oluşturuyor. Kemik fazlalıklarına bağlı bir kalça sıkışma sendromunda, fizik tedavi sırasında zorlayıcı hareketlerden kaçınmak büyük önem taşıyor. Cerrahi dışı tedaviler fayda sağlamadığında ameliyat zorunlu oluyor.” diye konuştu.

“Kalça artroskopisi ameliyatı tedavi sürecini kısaltıyor”

Gürsoy, cerrahi tedavinin genellikle günübirlik yatış ile gerçekleştirilebilen “kalça artroskopisi” olarak adlandırılan minimal girişimli operasyonla yapılabildiğini belirterek, kalça artroskopisinin, kalça ekleminin karmaşık yapısından dolayı daha fazla uzmanlık gerektirdiğini vurguladı.

Hastaların büyük çoğunluğunun ameliyatın sonuçlarından memnun olduğunun altını çizen Gürsoy, fizik tedavi programı ile ameliyattan 4-6 ay sonra herhangi bir sınırlama olmaksızın hastanın eski aktivite düzeylerine dönebildiğini ifade etti.

“Tedavi edilmezse kireçlenmeye yol açabiliyor”

Gürsoy, kalça sıkışma sendromunun tedavi edilmediğinde erken eklem hasarına yol açabildiğine değinerek, kalça ekleminde sıkışmaya neden olan kemik fazlalıklarının nedenlerine yönelik sınırlı sayıda çalışma olduğunu dile getirdi.

Genetik ya da gelişimsel olarak görülebildiğinin bilgisini paylaşan Gürsoy, şöyle konuştu:

“Genetik yatkınlığın yanı sıra gelişme çağında yarışmalı sporlara aktif katılım gibi faktörlerin bu deformitelerin görülme sıklığında artışa neden olabildiği düşünülüyor. Hastalık tedavi edilmediği taktirde ilerleyerek kireçlenmeye ve yürümede ciddi güçlüklere de yol açabiliyor.”

Hibya Haber Ajansı




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —