Gülnar'ın İshaklar Köyü'nün sade ve zamandan bağımsız atmosferi içinde, bazı anlar vardır ki, fotoğrafçının deklanşöre basması sadece bir tesadüf değil, adeta kozmik bir lütuftur. Dört yaşındaki Zehra Can'ın zeytin gözlerinden annesine yansıyan o saf bakış, fotoğraf sanatının en derin ve en anlamlı anlarından birini yakalamanın ne demek olduğunu gösteriyor. Bu an, sadece bir kare değil, aynı zamanda bir duygunun, bir bağın ve bir masumiyetin öyküsü. Zehra'nın gözleri, sadece parlak renkli cam bilyeler değil, bir çocuğun annesine duyduğu sonsuz güvenin, hayranlığın ve koşulsuz sevginin aynası. Bu bakış, içinde hiçbir hesap, hiçbir beklenti taşımayan, tamamen anı yaşayan bir ruhtan fışkıran bir ışık. Bir fotoğrafçı için bu denli samimi bir mahremiyeti yakalamak, teknik becerilerin çok ötesinde, sezgisel bir farkındalık olsa gerek. Fotoğrafçılık, herkesin öylesine baktığı aynı açıdan farkı yakalayabilmektir. Öyleki fotoğrafçı, sadece ışığı ve kompozisyonu değil, aynı zamanda o anın ruhunu da okumalıdır. Annenin yüzü belki kadraja girmemiştir, ancak Zehra'nın gözlerindeki yansımada onun varlığı, sıcaklığı ve şefkati hissedilir. Bu, fotoğrafın "görünmeyeni gösterme" gücünün en güzel örneklerinden biridir.
Bu kare, modern dünyanın karmaşasından uzakta, doğallığın ve içtenliğin hüküm sürdüğü bir coğrafyada çekilmiş olmanın getirdiği eşsiz bir samimiyeti barındırır. Köy hayatının sadeliği, Zehra'nın yüzündeki ifadede kendini gösterir. Saçının dağınıklığı, üzerindeki kıyafetin sıradanlığı, bu masum anı daha da gerçekçi ve dokunaklı kılmıyormu? Bu fotoğraf, bir portreden öte, anne ve çocuk arasındaki görünmez bağı belgeleyen sosyolojik ve antropolojik bir kayıt olmanın ayrıcalığını barındırıyor. Fotoğrafçılık, zamanın akışını durdurarak bir anıyı ölümsüzleştiren bir sanat değilmidir.
Zehra Can'ın bu anı, sadece bir fotoğraf makinesinin objektifinden yansıyan bir görüntüden ibaret değil, aynı zamanda gelecek nesillere aktarılacak, masumiyetin ne kadar değerli bir hazine olduğunu anlatan bir miras olsa gerek. Bu tür fotoğraflar, izleyiciyi sadece estetik bir keyfe değil, aynı zamanda derin bir tefekküre davet eder. Gözlerdeki parıltının ardında yatan o derin duygu, bize kendi hayatlarımızdaki samimi bağları ve saf anları hatırlatır. Bu fotoğraf, insana "hayatın en değerli anları, en basit olanlardır" mesajını fısıldar. Farkına varmadan bu fotoğrafın bu evrene kazandırılmasına vesile olan ve; O AN'ı mevcut kılan Zehra'nın yaşamına, o anki masumiyeti kadar uzun ve bereketli bir ömür dileriz.